Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma Ve Profesyonelleşme

Aile şirketleri, aralarında akrabalık bağı bulunan en az 2 kişinin ortak olarak kurduğu şirketleri tanımlar. Bu nedenle “Patron Şirketi” ile karıştırılmaması gerekir.

“Patron Şirketi” tek bir kişi tarafından kurulan, şirketin yönetiminin, işleyişinin, tüm kararlarının yine bu tek kişi tarafından alındığı şirket modelidir. “Patron Şirketi”nin, “Aile Şirketi”nin temelini oluşturduğunu ve ikinci kuşaktan itibaren yönetime katılan aile fertleriyle “Aile Şirketi”ne dönüşeceğini unutmamak gerekir.

kurumsallasma10Türkiye’de kurulan şirketlerin çok uzun zamandan beri büyük çoğunluğunun aile şirketi olarak kurulduğu bir gerçektir. Bunun en önemli sebebi, aile dışından olan ortaklara insanların güvenmemesiyken “kardeşinle bile ortak iş yapmayacaksın” sözü, tam da bizim toplumumuza göre bir ironidir.

Bu gerçekten hareketle, ticari hayatın ve sonrasında da sanayileşmenin en önemli aktörleridir aile şirketleri.

Bir başka gerçek ise, ticari hayatta bu kadar önemli yere sahip aile şirketlerinin çoğunluğunun uzun ömürlü olamamalarıdır.

Şu anda ülkemizin önde gelen şirketlerini, holdinglerini düşünecek olursak hemen hepsinin başlangıçta aile şirketi olduğunu görebilirsiniz. Gerçi şu anda da aile şirketi hüviyeti taşısalar da, kurumsallaşmalarını, profesyonel yöneticilerle çalışmayı becerebildiklerinden büyümüşler, global hayata ayak uydurmuşlardır.

İşte kritik nokta da tam olarak burası…

Aile şirketlerinin, belli bir büyüklüğe “aile şirketi” olarak gelseler de, sonraki adımlarda kurumsallaşmadan, profesyonelleşmeden büyüyemiyor, gelişemiyor olmaları. İşin doğası da, olması gereken de bu aslında.

Ama sıkıntı, aile şirketi olarak kurulan şirketlerin, aile şirketi kalarak, kurumsallaşmadan ve profesyonelleşmeden büyümek istemeleri.

Yapılan araştırmaların, ailenin en büyük bireyi tarafından yönetilen şirketlerin, profesyoneller tarafından yönetilen şirketlerden daha düşük performans gösterdiğini gözler önüne sermektedir. Tabi, sırf profesyonel yöneticilerle çalışıp büyüyeceğiz düşüncesiyle yanlış profesyonel tercihler de yapılmamalıdır. Çünkü profesyonellerce yönetilip aile şirketinden daha kötü performans gösteren şirketler de mevcuttur.

Peki, nedir aile şirketlerinin en karakteristik özellikleri ve yaptıkları hatalar:

  • Sanayi yatırımları konusunda yeniliğe, teknolojiye açık olsalar da, yönetim sistemleri, profesyonel kadrolaşma ve profesyonel danışmanlık alma konularına kapalıdırlar.
  • Ailenin tüm fertlerini iş sahibi yapma endişesine düşerek, yetkinliği olsun olmasın aile fertlerine aile şirketinde görev (hatta üst düzey yöneticilik) vermeye kalkarlar.
  • Şirket yönetiminin kritik noktalarında kendilerini ve diğer aile bireylerini istihdam etmeye çalışırlar. Bu aile bireylerinin, yönetime getirildikleri konumda, birimde olması gereken özellikleri taşıyıp taşımadığına pek bakılmaz.
  • Yönetim yetersizlikleri yüzünden çıkan sorunlar, aile içi huzuru da anında etkiler.
  • Aile şirketlerini, ailelerinin arka bahçeleri gibi görürler.
  • Aile şirketlerinin kasalarını, ailenin özel kasası gibi kullanırlar.
  • Aile şirketlerinin yönetimini aile içi konularla bir tutarlar.
  • Aile içi sorunları şirketin yönetimine yansıtırlar.
  • Aile bireyleri arasındaki hiyerarşiyi şirket içinde de uygulamaya çalışırlar. Örneğin ailenin büyük oğlunun şirketteki yetkileri, ağabey olması sebebiyle diğer kardeşlere göre daha fazladır. Küçük kardeşin daha eğitimli, daha yetenekli, daha donanımlı olmasına bakılmaz.
  • Aile anayasası ve bununla ilişkili bir şirket anayasası hazırlamazlar.
  • Tüm aile bireyleri, kendilerini şirkette söz sahibi sayarlar. Dolayısıyla şirketin yönetimine karışmaya kalkarlar.
  • Aile meclisinde şirket işlerini, sorunlarını gündeme getirirler. Bu yüzden şirketle alakası olmayan aile fertleri de şirket işleyişine karışmaya başlar.
  • Keyfi kurallarla şirketi yönetmek isterler. Aile büyüğünün ağzından çıkan lafı kural ve son karar olarak algılayıp tartışmazlar bile.

Aile şirketleri büyümek, gelişmek için neler yapmalı:

  • Profesyonel kadrolarla çalışmayı öğrenmeliler.
  • Profesyonellere güvenmeli, maddi olarak onları memnun etmeli, hedefleri belirleyip performanslarını ölçmeli, performansı düşük olan profesyonelleri uyarmalı, gerekirse değiştirmeliler.
  • İşe aldıkları profesyonellere, aile şirketi olmaları nedeniyle aile değerlerini, kırmızı çizgilerini onlara doğru şekilde anlatarak aile değerlerini zedelemeden görev yapmaları gerektiğini onlara iyi açıklamalılar.
  • Teknolojiye açık olmalı, modern yönetim teknikleri ile şirketlerini donatmaları gerektiğini kabullenmeliler.
  • Aile bireyleri çok iyi tacir olabilirler, usta sanayici olabilirler, pazarlama konusunda tecrübeli olabilirler. Ama bu demek değildir ki şirketteki her görevi kendileri yapıp her yetkiyi kendileri kullanacaklar.
  • Hele ki finans, kalite yönetimi, İK gibi kritik konularda mutlaka profesyonel destek ve danışmanlık hizmetleri almalılar.
  • Çok sayıda aile şirketi kurulduğu bilinse de çok sayıda aile şirketinin de kötü ve basiretsiz yönetim sebebiyle yok olduğunu unutmamalılar.
  • Aile şirketinde yönetici olan aile bireyi, şirketin çıkarlarını, kendi egolarından üstün tutmalıdır. Hatta şahsi egolarını gündeme dahi getirmemelidir.
  • Şirkette keyfi kurallar uygulamaktan uzak durmalılar.
  • Aile olarak şirkete katkı sağlamalılar, tam tersi olarak şirket aileye katkı sağlamak için kullanılmamalıdır.
  • Şirkette kontrolü kaybetmemek adına muhafazakâr davranan aile şirketleri aile fertlerinin yanında mutlaka profesyoneller de bulundurmalı ve onların tavsiyelerini dinlemeliler.

Sonuç olarak, bu yazıda asla “Aile Şirketleri” eleştirilmemekte, tam tersi yüceltilmekte, önemi anlatılmakta, ama hataları da açıklanmaktadır ki “Aile Şirketleri” ticari faaliyetlerine sağlıklı bir şekilde devam etsinler, büyüsünler, gelişsinler… Ama kurumsallaşarak ve profesyonelleşerek…

Çünkü “Aile Şirketleri” ticari hayatımızın en önemli aktörleri olmaya her zaman devam edecekler.


Hakkı Açıkbaş
Kurumsal Finans Danışmanı
17.09.2015